14 Şubat 2021 Pazar

Görülmez duvarların girdabı:Savaş!

 





Geçtiğimiz sene son sezonunu izlediğimiz Game Of Thrones dizisi felsefi açıdan çok hoş tartışmaları içinde barındırıyordu. Öyle ki bu tartışmalardan alınan heyecandan kaynaklı senarist birçok noktada da günümüzde halen tartışılan çatışmaları tartışmaktan çekinmedi. Bunların bazıları dizinin bulunduğu döneme ait olmasa dahi bambaşka bir evrende yaşadıkları için çok da absürt kaçmadı.

Aslında bu dizide herkesin oldukça memnuniyetsiz kaldığı son sezonda oldukça enteresan ve muazzam bir çatışma ortaya çıktı.

Burada güçlü ve asi bir barış arayan Daenerys ve ondan farklı olarak ikinci ayağı iletişime dayalı olan bir barış arayan Jon Snow'un aralarındaki diyaloglar sanırım anlatmak istediğimi kanıtlar nitelikte. Düşman hattına geldiklerinde düşmanın beyaz bayrak göstererek teslim olmasına ve silahlarını bırakmasına aldırış etmeyerek savaşın adının bir anda katliama dönüşmesine neden oluyor Daenerys. Teslim olanlara merhamet edilmesini isteyen Jon Snow'a  Daenerys'ın cevabı: "Ufak merhametler gösteremeyiz. İhtiyacımız olan yeni dünya , bu dünyaya sadık insanlarca kurulmayacak." 

Anlatmak istediğim aslında bu sözün birçok savaşın sebebi olmasındandır.(Tabi dizi birçoğumuzun malumu olduğu için buradan örnek vermek istedim.)Gerçi tanım olarak savaşın kapsamı ve niteliği tam olarak karşılığını bulmuş değil.

Bu nedenle iki zıt arasındaki savaşlara karşı savaş dışı unsurlara ve savaş içi vicdani durumlar için  Savaş Hukuku adı altında bir savaş etiği oluşmuştur.

Yapılan savaşların yoğunluğuna rağmen insanlık bunun ilk örneğini yakın tarihte  16 Nisan 1856 tarihli Paris Deniz Hukuku Beyannamesi'nde oluşturacaktır.

Bu zamana kadar yapılan savaşlar mı?

Yapılmış bir araştımaya göre insanlık  yaklaşık 5500 yıllık bir süreçte toplamda 14.531 kez savaşmak için karşı karşıya gelmiş.

Bu tarihimiz için yılda ortalama 3 kez savaşmak demek.

Evet.Hiç durmadan yılda ne olursa olsun 3 kere savaşmışız.

Arada 10 yıl savaşmasak da ne olursa olsun ortalamayı düşürmemek için daha da savaşmışız.

Savaşlarda belirli ortak hukuk ve etiğin oluşması olacak vahşeti en aza indirmenin gerekliliğidir.

İlk verdiğim örnek de aslında teslim olmuş savaş esirleri ve yaralılara savaşın galip ya da mağlup tarafının kesinlikle bu etik kurallar aracılığıyla hareket etmesi gerekliliğidir.

Savaş etiği kurallarının iyi yanları her ne kadar olsa da olumsuz yanlarını da konuşmamız gerekir.

Savaş kuralları merhameti belirli kalıplara koyar. Vicdani reddi dışlar.

İki zıttın çatışmasında ortaya konan kurallar dışında tamamen yok etmeye dayalıdır.

Buradan öğrendiklerimle ne mi çıkarıyorum?

Kavramlar ölmüyor ancak insanlar ölüyor.Kendini tanımadan ölüyor insanlar.

Hem de merhamet etmeye zaman bile bulamadan.Hatta kavramları tanımadan.

Savaştan merhamet ya da adalet beklenmemeli.Ancak adalet,merhamet,sevmek,düşünmek ve anlamak  için savaşmalı.




Devamını Oku »

Eğitimde Yetenekler ve Fırsatlar

 Fırsatlar ve talihsizlikler...

2020 Yılı içerisinde belki de yaşanan sorunlar ve bunlara karşı alternatif çözümlerimiz için en çok kullandığımız kelimeler.

Biz sahiden talihsiz miyiz?Herkes aynı talihsizliği mi tadıyor?Ya fırsatlar?Onlarda da aynısı mı?

Yaşadığımız gezegenin farkındalığının farkında canlıları bu konuda ne diyor?

Hiç gündemi takip etmemiş olsanız bile ABD Seçimleri bir şekilde kulağınıza fısıldanmıştır herhangi bir medya aracında.Seçimi Joe Biden adında kişisel yaşamında zor zamanlar yaşamış yaşlı bir adam kazandı.

İyi de bize ne?

Biden seçim konuşmasında ABD içindeki bütün vatandaşlara fırsat eşitliği için çalışacağını söyledi.

Aslında en çok kafamı kurcalayan bu oldu.

Nedir fırsat eşitliği?(Benim kurcaladığım fırsat eşitliği temel olarak eğitim alanıyla ilgili.)

Gün içerisinde okuduğum haber bu konuyu incelemem gerektiğini daha da perçinledi.



Türkiye'de yetişen bu genç arkadaşımız ailesinin de desteğiyle bulunduğu ortamda yeteneklerini gösterebilmesi için oluşan fırsatları eksiksiz kullanmış.Ve büyük bir başarıyla uluslararası olarak düzenlenen bir Matematik yarışmasında şampiyon olmuş.

Kazandığı şampiyonlukla ders verdiği yetmediği gibi kendisiyle yapılan röportajla da bir ders veriyor."Akıllı telefonum yok,eksikliğini hissetmiyorum." diyor.

Aslında bu cümle onun yetenekleriyle uyuşmayan bir cihazı kullanmaması demek. Yani uyuşan ve belki de akıllı telefonu kurcalayarak farklı fikirler ortaya çıkarabilecek,yeteneklerini ortaya çıkarabilecek gençler de var.

Fakat gelişmekte olan ülkelerin -ve özellikle bizim için önemli olan Türkiye'de- en büyük yaptıkları hata herkese aynı teknik imkanların verilmesinin bireyin gelişiminde maksimum katkıyı sunacağı yanılgısı.

Kendimden örnekler vereyim:

Hayatımın her noktasında edebiyat kitaplarını kendimi zorlayarak okuyan bir okuyucuyum.Fakat felsefe ve teknik kitapları o kadar seviyorum ki anlatamam.Matematik ve evrenin içselliğiyle ilgili kitaplar inanın hep daha çekici gelmiştir.Bu nedenle de ilkokul çağında bana dayatılan kitapların neredeyse birçoğunu sıkılarak okudum.(Paulo Coelho-Simyacı hariç!)

Eğitim, çağımızın teknolojisinde ve Psikoloji biliminde edinilen deneyimlerle bugün birey tabanlı olabilir.Yani bireye özel olarak eğitim vermek imkansız değil. Hatta bireye özel müfredat düzeni dahi bile tartışılabilir. Özellikle belirli ayırıcı özelliklerle bir öğrencinin bir konuda 15 yaşında alması gereken bir eğitimi diğer öğrenci 13 yaşında alarak daha iyi öğrenebilir.Bu öğrenciler ortak alanlarda eğitim görebilir.

Verdiğim basit örneklerle eğitimde daha ciddi yol katedebileceğimiz aşikar. Bu hepimizin elinde.




Devamını Oku »