29 Kasım 2019 Cuma

İKTİSATÇI BELGESELİ’NE DAİR


         “iktisat aslında bir ahlâk bilimidir”
Eserin İstanbul Galasının gitmeyi planlamış olduğum BİFO konseriyle aynı güne denk geldiğini 3 hafta öncesinde öğrendiğimde tercihte biraz arafta kaldım.Yine de belgeselin özellikle iktisada dair olması ve bir zamanlar öğrencisi olduğum üniversite hocamın hazırlamış olması kararımda önemli rol oynadı.
Gösteri başlangıcında ekibin kıymetli hocalardan edindiği arşivlerin ve eserin kamera arkası görüntülerinin Arif Sağ - İnsan Olmaya Geldim türküsüyle beraber paylaşılması özellikle çok sevdiğim türkülerden biri olmasından kaynaklı beni fazlasıyla etkiledi.Aslında bu türkü zihnimde hep Aziz Nesin’in Soyadını alma hikâyesiyle ilişkili durur.Esere dönecek olursak girişte Günümüz Hazine ve Maliye Bakanı’nın seçim öncesi yapmış olduğu o meşhur dolar açıklamasıyla başlıyor.Açıklamaya başlayışıyla salondaki neredeyse tüm izleyenlerin kahkaha atması bir oldu.Bunun üzerine Korkut Boratav Hocamızın mesleklerin yozlaşmasıyla ilgili sözleri de giriş için fazlasıyla doyurucuydu.Her ne kadar eserin mesleğin gidişatıyla ilgili bir inceleme olduğu belirtilse de olay örgüsü Bretton Woods’dan Opec Krizine, Marx’tan Keynes’e ve hatta Keynes’le beraber Kapitalizm’de oluşan bahar havasının Sovyetler Birliği’ne karşı(yani Sosyalizm’e) mücadele etmesine kadar kısa detaylarla doluydu.Gerçi bu yargımın hocalarımızın bu dönemlerdeki yorumlarından hariç olarak anlatıcının didaktik anlatımları için geçerli diyebilirim.Ancak olay örgüsünde iktisat tarihi konusunda kabul ettiğim yargılarla karşılaşmak beni memnun etmedi diyemem.Fakat giriş kısmının 2. Yarısı için fazlasıyla kısıtlı bir bilgi geçidinin ana konu için yararlı olup olmadığıyla ilgili kararsız kaldım diyebilirim.
1402 Sayılı Kanun’la beraber Türkiye’nin en değerli İktisatçılarının tehlikeli ibaresiyle meslekten uzaklaştırılması ve o dönemde yaşadıkları trajikomik olaylar izleyiciyi en fazla etkileyen kısımlardan biri olduğunu düşünüyorum.Tabi Prof.Sadun Aren’in unutulmaması ve bu belgesele dahil edilmesi beni en etkileyen noktadır.Sadun Aren ve Korkut Boratav gibi hocalarla okul içerisinde  herhangi bir kaynaktan ulaşamamak da bugünün iktisatçı hocalarının sorunu.Tabi bu konuya son kısımda girmeyi planlıyorum.
Final Kısmında Türkiye’nin son 20 yıldaki iktisadi koşul ve gidişatıyla beraber tüm akademisyenleri etkileyen kararlar ele alınıyor.Bu kısımda oldukça duygusal ve etkileyiciydi.
İşin aslına bakarsanız izlediğim birçok iktisadi belgeselde duygusallığın böylesine işlendiği bir anlatımı görmedim.Yani sanatsal duygular ve hisler belgesel için söz konusu ve bu büyük bir başarı.Bitiş kısmının bir anda olması ve tam bir sonuca bağlanmaması bende eserin bir belgesel serisi olacağı izlenimini uyandırdı.Tam olarak bir başyapıt niteliğinde olan eserin böylesine kopuk bitişi beni üzmedi diyemem.
Galanın sonundaki Soru-Cevap kısmı bir yandan hüsrana diğer yandan da daha fazla çalışma hissine itti.
Marmara İktisat mezunu bir arkadaşımızın sorusu,üstüne Hukuk mezunu bir arkadaşımızın enerji ve dış ticaret açığı ile ilgili söylemleri ve onun üzerine yapılan yorumlar beni gerçekten bu meslekteki hocaların iktisat için daha fazla canla başla çalışmaları hissini uyandırdı.Bunun haricinde Çiğdem hocamızın aslında farklı bir anlamda ifade etmiş olmak istese de bu ülke içerisinde 10 kişiye dahi yazarak ulaşmanın bu toplumun iktisadi sorununa ya da toplumsal sorununa çözümüne katkısının olmayacağını ifade etmesi de derinden üzdü.Hatta kendi eserinin de bir çözüm olmadığı ifadesi de bu üzüntüyü katladı.Türkiye gibi bir toplumda herhangi kimsenin çözüm için yazdığı değil bir paragraf 1 kelime dahi yazması umuttur.Böyle konularda daha çok lokal yaklaşım düşünülmeli.Bir kişinin 100 arkadaşı var ise 10 tanesine fikrini yansıtması başarıdır.Hatta 10 kişinin ona dönüt olarak eleştiri yazısı yazması yeni 10 kişileri doğurabilecektir.Bir anda matematik problemi gibi 10 kişiden  111 kişiye çıktı sayımız.Bunun haricinde salon içerisinde soruları tam da netleşmeyen arkadaşlarımıza cevaben dönen bazı hocaların da gözlerini kısarak yanıt vermeleri ilginç ötesi şaşırttı.Çünkü bu arkadaşlar öğrencilerdi ve mezun oldular.Belki onların elinden mezun oldu belki de olmadı.Fakat arkadaşlarımızın sorudaki tıkanıklıkları ve iktisatla ilgili net olmayan ifadeleri nedeniyle orada bulunan tüm değerli iktisatçıların şapkasını çıkarıp önüne koyması gerektiğine inanıyorum.”Öğrencilerimiz eser içerisinde izlediğimiz ve tasvip etmediğimiz iktisatçıların jargonuyla konuşuyorlar.Nerede yanlış yaptık?”
Süreç zincirine 90’ların neden eklenmediğine dair soru soran arkadaşımız aslında güzel bir pas atmış olsa da sorunun cevabı sanırım salondaki rabarbadan tam yerli yerine oturmadı.Son olarak Cari Açıkla ilgili bir soruya dışa bağımlılığın tüm kalemlerinin önemli etkisi olduğu cevabı verilmiş olsa da cari açığın ya da cari fazlanın refah seviyesine etkisi ya da tamamen bir iktisadi kurtuluş olduğu söylenemez.

Bizi böylesine güzel bir eserle buluşturan Çiğdem Hocamıza,zaman ayırıp röportaj veren kıymetli hocalarımıza ve diğer tüm kamera arkası ekibine teşekkür ediyor ve kendilerini Hasan Hüseyin’in güzel bir şiiriyle selamlamak istiyorum:

“biliyorum
matarada su
torbada ekmek
ve kemerde kurşun değil şiir
ama yine de
matarasında su
torbasında ekmek
ve kemerinde kurşun kalmamışları
ayakta tutabilir
biliyorum
şiirle şarkıyla olacak iş değil bu
dalda narı
tarlada ekini kızartmaz güvercin gurultusu
ama yine de
diler arasında bıçak gibi parlar kavgada
şiirin doğrultusu
göz güzü görmez olmuş
tek bir ışık bile yok
yürek bir yaralı şahindir
döner boşlukta
belki bir şiir
belki bir şiir kırıntısı
çalar kapımızı umutsuz karanlıkta
yoklar yüreğimizi
iğilir yaramıza
dağıtır korkumuzu
ve karşı tepelerden
gürül gürül bir kalk borusu”
Hasan Hüseyin KORKMAZGİL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder